I-Fetihten sonra Selânik’te cemaatlerin oluşması ve yerleşim

Osmanlı İmparatorluğu'nun Selânik'teki beş asırlık hakimiyeti boyunca şehrin toplumsal yapısı, bir arada yaşayan ve üç büyük dini-islam,hrıstiyanlık ve musevilik-temsil eden eşit sayıda topluluktan oluştu.Osmanlı şehirlerinin bilinen bir özelliği olan bu çok dinli ve çok kültürlü kozmopolit sosyal düzen Selânik'in bir liman kenti olması sebebiyle daha da yaygın,dışarıya açık bir renklilik kazandı.17. yüzyılın başlarından itibaren son şeklini alan ve 20. asrın ilk çeyreğine kadar kendini koruyan müslüman türk,ortodoks rum ve yahudi cemaatlerinin nüfussal ve mahalli yerleşim şeması,asırlar içinde şehirde yaşam alanı arayan ermeni, bulgar, ulah, arnavut,çingene,vs. gibi grupların katılımıyla daha da renklendi.Göç,doğal afetler ve salgın hastalıklar şehir nüfusuna doğrudan etki yapan kriterler olarak ortaya çıksalar da,sur içi şehirde gelişen ve her topluluğun mahalle sınırlarını katı çizgilerle belirleyen yerleşme yapısı büyük ölçüde aynı kaldı. 


Selânik Osmanlı döneminde ticaretin etkin rol oynadığı bir liman kentiydi.Şehir toplumsal tabanını meydana getiren müslüman,hrıstiyan ve yahudi cemaatlerinin yanında Balkanlar'dan şehre geçici veya daimi olarak göç eden slav kökenli nüfusun ve limanı ticaret için kullanan çok dilli ve çok kültürlü bir insan grubunun da uğrak yeriydi.Şehir bu kozmopolit karakterini Osmanlı imparatorluğunun son yıllarına kadar muhafaza etti.Yukarıda:20.yüzyılın başlarında şehirde yaşayan değişik etnik ve dini toplulukları bir araya getiren bir cenaze töreni.

Osmanlı fethinin ilk yıllarına geri döndüğümüzde yukarıda bahsettiğimiz çeşitlilik ve iskân düzeninden eser yoktu.Viran bir şehrin kapılarından içeriye giren sultan II.Murad’ın ivedilikle çözmesi gereken sorunların başında zaptettiği bu kaleyi yeniden ayağa kaldıracak,hayata döndürecek yeterli nüfusu bulmak geliyordu.İzlediği iskân politikasının ilk adımı gönderdiği tellallar aracılığıyla yedi yıllık Venedik idaresi sırasında (1423-1430) maruz kaldıkları açlık,baskı ve zulüm sebebiyle şehri terketmiş olan yerli rumları,onlara güvenceler tanıyarak geri çağırmak oldu.Bu çağrısı önemli ölçüde karşılık buldu.Ioannis Anagnostis’in kroniğinde II.Murad’ın daveti üzerine şehre dönen rumların sayısının,padişahın bizzat fidyelerini ödeyerek esaretten kurtardığı soylu bizans aileleri ile birlikte 1.000 kişiyi bulduğu belirtilmektedir[1].Ev ve mülkleri iade edilen ortodoks hrıstiyanlar,cemaatin başı olarak göreve getirilen başpiskopos Grigorios[2] önderliğinde camiye tahvil edilmeyen küçük kiliselerin etrafında toplandılar ve cemiyet hayatını organize etmeye çalıştılar.Bu gruplar, zamanla kendi iç yönetim ve temsil mekanizmasını, hayır ve eğitim kurumlarını kurarak Osmanlı idaresi altında geliştiren Selânik rum topluluğunun çekirdeğini oluşturdular.
1432 senesinin Temmuz ayında II.Murad şehre geri döndüğünde,önüne geride bıraktığı viranelikten daha değişik bir görüntü çıkmadı.Yerleşim halen,emniyetini ve ekonominin işleyişini sağlayacak,yeterli sayıda insan gücünden yoksundu.Nüfusu arttırmak ve Selânik’in hrıstiyan bizans fizyognomisinden kurtularak,bir Osmanlı kolonisine dönüşümünü veya Aşıkpaşazade’nin de tarihindeki deyişiyle “putperestliğin nüfuz alanından İslam’ın nüfuz alanına”[3] geçişini sağlamak amacıyla 1-2 günlük mesafedeki Yenice-i Vardar’dan bölgeye daha önce yerleşmiş olan 1.000 kadar müslüman türkü sürgün ederek şehre yerleştirdi[4].Yeni yerleşimciler beraberlerinde getirdikleri örf ve ananeyi yaşamlarının her boyutunda sergilediler.Bu sayede şehirde hrıstiyan-müslüman toplulukları arasında bir nüfus dengesi sağlandı ve sosyal taban bir değişime uğradı.Müslüman sakinlerin bir kısmı padişahın şehrin kuzeyinde kurduğu Yeniköy’e yerleştirildiler[5].Bir takım vergilerden muaf tutulan bu nüfusa,Selânik’e su temin eden ve Roma imparatorluğu döneminde inşa edilen su kemerinin korunması görevi verildi[6].II.Murad şehirdeki taşınmaz malların tahririni emretti ve müslüman kesimin ihtiyaçlarına karşılık vermek için tüm kilise ve manastır mülklerine el koydu.Mahiyetindeki paşalara bu mülkü dağıtarak yeni yapılar imar etmelerini buyurdu[7].Yıkık kiliselerin malzemelerinden çifte bir hamam olan Bey Hamamını ve bugün var olmayan bir sarayı şehrin ilk kamu yapıları olarak inşa ettirdi.Rumeli’de osmanlı şehirlerinin kurulmasında büyük rol oynayan vakıf sistemi kullanılarak cami,medrese,tekke ve benzeri islam eserlerinin de yapılışı bu tarihte gerçekleşti.Şehir yeniden imar edilirken müslüman türk nüfus,birçoğu camiye tahvil edilen ihtişamlı bizans kiliselerin çevresinde ufak yerleşimler kurdu.Böylece,şehirde hakim unsur olarak siyasi ve askeri otoritenin sahibi Selânik türk topluluğunun temelleri atıldı ve şehrin islamlaştırma safhasının önü tamamen açıldı.Türk topluluğunun,Osmanlıların yeni fethettikleri topraklarda tesis ettiği idare ve yönetim biçimi açısından bakıldığında şehirde nasıl bir rol oynadığını,adalet,eğitim,iktisat ve dini hayatına nasıl bir yön verdiğini önümüzdeki yazılarda ayrıca ele alacağız.
Fethi takip eden bu erken dönemde yukarıda belirtilen şekilde şehre iskân edilen ve sayıları toplamda 2.000 kişiyi bulan hrıstiyan ve müslüman ahali,Ioannis Anagnostis’in kroniğinde kullandığı deyimle «anamiks»,yani karışık,iç içe yaşıyorlardı[8].Mahallelerin henüz şekillenmediği,cemaat gruplarının şehir içinde dağınık bir şekilde yaşam sürdüğü, 15. yüzyıl osmanlı tahrir defterlerinde açıkça görülmektedir.Aynı kayıtlarda,şehrin her bakımdan bir geçiş döneminde olduğu sonucunu çıkarıyoruz.Selânik’te birçok yerleşim,halen bizans dönemine ait mahalle ve yer adlarını koruyor olsa da artık kilise çanlarının yerini ezânların,hrıstiyan yortularının yerini Ramazan topunun almaya başladığı görülen bir gerçektir.
1478’de şehirde bir nüfus tahriri yapıldı.Fetihten elli yıl kadar sonra düzenlenen bu tahrir, şehirde nüfus yapılanması ve mahalli yerleşimin nasıl geliştiği konusunda bizlere önemli bilgiler aktarmaktadır.İlk dikkati çeken nokta,müslüman ve hrıstiyan cemaatlerinin nüfuslarının orantılı biçimde-muhtemelen yeni göçlere bağlı olarak-artış gösterdiğidir.Diğer yandan II.Murad’ın fetihten sonra şehirde,somut hamlelerle hedeflediği kalkınmayı ve gelişimi sağlayacak işçi gücünün halen sağlanamamış olduğu bir gerçektir.27 ayrı cemaate ayrılan ve kümeler halinde yeni kurulan cami ve mescidlerin çevresine yerleşen müslümanların sayısı 864 hâne ve 73 mücerred olmak üzere yaklaşık 4.320’yi buluyordu.Bunlara camilerde görev yapan 26 imamı da eklemek gerekir.Rumlar ise 994 hâne,281 bivê[9],48 mücerred ile 6.094 neferlik bir nüfusa sahiptirler.Fetihten sonra cami olmayan ve ibadete açılan az sayıda mahalli kilisede sadece 9 rahip cemaatin din ve eğitim yükünü üstlenmişti[10].   

1478'de Selânik'te camiye tahvil edilmeyen küçük mahalli kiliselerde sadece 9 ortodoks rahip din görevlisi olarak bulunuyordu.Aynı sene şehirdeki ortodoks cemaatin nüfusunun 6.094 olduğu göz önüne alınırsa,fetihten elli yıl sonra rum cemaatinin yeni bir yapı kurmakta zorlandığını anlıyoruz.

Şüphesiz ki, şehir nüfusunun yarım asırlık bir süre zarfında ikibinden onbinin üzerine çıktığı,her iki cemaatin de nüfusunun yeni göç hareketleriyle eşit orantıda arttığı 1478 tahririnden anlaşılmaktadır.Buna rağmen göz ardı edemeyeceğimiz bir husus bulunmaktadır.O da bu artışın elli yıllık bir sürede meydana geldiği dikkate alınırsa Selânik büyüklüğünde ve bu denli stratejik konuma sahip bir şehrin taleplerine cevap verecek yeterlilikte olmadığıdır[11].1430 fethinden 1478’deki tahrire kadar şehir nüfusu, II.Murad ve halefi Fatih Sultan Mehmet’in tüm çabalarına rağmen hangi nedenle ticareti hızlandıracak ve çarşı ekonomisine hareket getirecek bir yükselme seviyesine ulaşamamıştı?Bunun birkaç nedeni vardır.Öncelikle,şunu belirtelim ki, Selânik’in nüfusu toplu göçlere yönelik olarak yükseliş gösterirken aynı anda şehirden imparatorluğun başka bölgelerine nüfus sürgün edildiği bugün bir var sayımın ötesine geçmektedir.Tahrir defterlerinde,1453 yılında İstanbul’un fethedilmesinden hemen sonra yeni başkentin iskânı için şehre getirilen gruplar arasında Selânik yahudi cemaatinin de adı geçmektedir.Selânik’in en eski sakinleri olan bu az sayıdaki Romanyot yahudisi II.Mehmed tarafından şehirden alındı ve Balat mevkiine yerleştirilerek Selaniko sinagogunu kurdular[12].Ek olarak,15. asrın ortası, mütemadiyen yükselen bir fütuhat hareketinin süregeldiği ve yeni fetihlerle şehirlerin taze kan ve nüfus ihtiyacının doğduğu bir dönemdir.Bu gerekliliğin giderilmesi için Anadolu’dan Rumeli’ye göç eden büyük kısmı dağlı Yörüklerden oluşan nüfus bir çözüm olarak ön plana çıkmaktadır.Nitekim,Anadolu’dan gelerek Rumeli’nin çeşitli yerlerine yerleştirilen Yörüklerin bir bölümünün de Selânik’in müslüman nüfusunun arasına katıldığı büyük bir olasılıktır.Yine de nüfus,salgın hastalıklar,yangınlar,yeni göçler ve savaşlar yüzünden inişli çıkışlı seyretmektedir.Şehrin daimi refâhını ve ekonomik işleyişini düzenli kılacak yerli nüfusun oluşmasının önü buna benzer etkenlerle sürekli olarak sekteye uğramaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz üzere 1453 fethinin ardından İstanbul’da gerçekleştirilen tahrir Selânik yahudi cemaatinin toplu olarak şehre yerleştirildiğini ortaya koymaktadır.Bu nedenledir ki,1478 tahrir defterinde antik çağlardan beri şehrin yerli ahalisi olduklarını bildiğimiz romanyot yahudilerinin ismi zikredilmemektedir.Fatih Sultan Mehmed’in kararı ile 1453-1478 yılları arasında Selânikte son bulduğu anlaşılan yahudi varlığı,1492 yılında beklenmedik bir şekilde yeniden ortaya çıktı.Katolik hrıstiyanların hakim olduğu İspanya’dan kovulan Sefarad kökenli yahudiler,II.Bayezid’in çağrısı üzerine Osmanlı İmparatorluğuna sığındılar.Kuzey Afrika ve İspanya’dan gemilerle Osmanlı şehirlerine yönelen bu göç dalgasının büyük bölümünün son varış noktası Selânik şehri oldu.Yahudilerin göçü şehrin demografik,sosyal ve ekonomik yaşamını kökten etkilediği gibi şehrin nüfus tablosuna da üçüncü ve belki de en önemli diyebileceğimiz unsuru kattı.Selânik’e yahudi göçü, sadece 1492 senesiyle sınırlı kalmadı.Avrupa’da hüküm süren Engizisyonun hışmından kaçan değişik kökenli yahudiler tüm 16. asır boyunca İtalya ve orta Avrupa ülkelerinden “Balkanların Kudüsü” adını verdikleri Selânik’e akın ettiler.1519’a gelindiğinde şehir nüfusu kısa bir sürede hızla büyümüş ve üçe katlanarak 29.220’yi bulmuştu[13].Şehre verilen ünvanı teyit edercesine bunların yarısından fazlası ise yahudiydi.Maharetleri ve ticaretteki üstünlükleriyle yahudilerin göçü şehrin gelişmesine ve her alanda büyümesine de ivme kazandırdı.Her birisi kendi örf ve adetine sahip olan yahudi kahalleri[14],sinagog ve yechivotlar[15] kurarak örgütlendiler.İlk başlarda hahamların dini buyrukları cemaat yaşamının nizami olarak kurulmasında önemli rol oynadı.Buna rağmen her kahal’in idaresi din adamlarının ve halk temsilcilerinin meydana getirdiği karma bir heyetin sorumluluğu altındaydı.17. asır ortalarında dini mertebe cemaat işlerinin yegâne temsilcisi haline geldi.Böylece tüm muhtelif cemaatlerin yönetiminden sorumlu bir başhahamın yönettiği ve daha iki-üç hahamın yer aldığı bir üst kurul olarak Rav Ha Collel kuruldu ve cemaat işlerini yürüttü[16].

Selânik yahudileri cemaat yapıları ve yaşam biçimlerinin örgütlenme şekli ile sadece Balkanların değil tüm imparatorluğun cemaatleri arasında başı çekiyordu.Hahamlarının ilmî vasıflarının ününün imparatorluk sınırlarını aştığı 16. yüzyılda Avrupa'nın çeşitli şehirlerinden öğrenciler Talmud eğitimi görmek üzere bu kente akın ettiler.
Sefarad’ların şehre göç etmesinden sonra Osmanlı Selânik’inin üç ana topluluğu olan müslüman,hrıstiyan ve yahudiler, yaşam alanları daha kısıtlı,sınırları belli olacak şekilde oluşturmaya başladılar.Buna rağmen konutsal yapılanmanın önü sık sık meydana gelen yangın ve deprem gibi afetlerle kesiliyordu.Bu yangıların en tahripkâr olanlarından bir tanesi 1620 yılında meydana geldi.Şehrin tamamen kül olmasına neden olan bu yangının sonrasında ortaya çıkan salgın hastalıklar ve ağır vergilerin yükü yüzünden nüfusun çoğunluğunu teşkil eden yahudilerin büyük kısmı kaleyi terketti.Nüfusun şehri terketmesi sırasıyla yükselişteki ticaretin durmasına ve şehrin imar ve bakımının gecikmesine yol açtı.Bu geçiş sürecinin ardından şehirde her cemaat dışı yabancı unsurların yer almadığı bir mahalli yapılanmanın içinde buldu.Sınırları net biçimde çizilmiş ve sadece aynı din ve cemaate mensup kişilerin ikamet ettiği mahalleler kuruldu[17].
Müslüman türkler “Bayır” olarak bilinen ve şehrin kuzeyinde yer alan dik yamaçta kendi evlerini inşa ettiler.Az sayıda hrıstiyan nüfus burayı terkederken,aynı kısımda yer alan boş alanlarda yeni türk mahalleleri kuruldu.Vardar caddesinin kuzeyinde yer alan türk mahallelerinin haricinde caddenin güneyinde bulunan tek türk yerleşimi Akçe Mescid camiinin çevresinde toplanan nüfus oldu(bugünkü Navarinu caddesi).20.asır başlarına kadar türk mahallelerinin yer aldığı bu yerleşim düzeni hiç değişmedi.Bağ ve bahçelerle çevrilmiş,iki katlı kâgir türk evlerinin şahnişinli sofalarında bulunan pencereler denize doğru açılmaktaydı.Yüksek minareleri ile cami olan geniş kubbeli bizans kiliseleri ve hemen yanlarında selvi ağaçlarının gölgesinde mezar taşları ve türbeler.Selânik’te türk topluluk hayatı bir karakter kazanmış ve kendi yaşam alanını şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlemişti[18].

Selânik'te müslüman türklerin mahallelerini kurduğu "Bayır" şehrin yüksek kısmında yer alan ve akropole kadar uzanan yamaçta idi.Söz konusu yerleşim bugün bir bölümü restore edilmiş olan şahnişinli konakları ile Selânik yukarı şehir'de muhafaza edilmektedir.

Sırasıyla rum ve yahudi cemaatleri şehrin güneydeki deniz surlarından Vardar caddesine ve limandan Kelemerye kapısına kadar uzanan ve “Kampos”[19] olarak bilinen düzlüğe kendi mahallelerini kurdular.
Yahudi mahalleleri sel yataklarının taşıdığı pisliklerin biriktiği sur dibinde,sağlıksız ve kötü kokuların hakim olduğu bir yere kuruldu.Öyle ki,1591’de şehrin sokaklarını gezen Venedikli Gabrielle Cavazza şunları yazıyordu:“Daha sonra başında rum ortodoks rahibelerinin olduğu bir manastırın bulunduğu yahudi mahallesine gittik.Bu yol oldukça pis.Bunun sebebi bu halkın burada yaşıyor olmasının yanında aynı zamanda şehrin tüm pisliklerinin aktığı en aşağıdaki noktası olması”.Yüksek nüfusa sahip musevi cemaati hijyenden uzak koşullarda,küçük odalara sıkışmış 7-8 kişilik gruplar halinde yaşıyordu.Çarşı’ya yakın kesimlere de yerleşen cemaatin Vardar caddesinin kuzeyindeki tek yerleşim bölgesi Roğos mahallesi idi.Ticaretle uğraşan yahudiler çarşının doğusunda,depo,dükkan ve atölyelerin arasında yaşamlarını sürdürüyorlardı[20].
Kelemerye kapısından Kamara’ya(Galerius zafer takı) uzanan ve eski hipodromun bulunduğu şehrin güneydoğu yakası,ortodoks rum topluluğunun mahallelerini inşa ettiği bölge oldu.Hrıstiyanlar burada oniki kadar mahalle kurdular[21].Her nüfus biriminin aynı bölgeye yoğunlaştığı bu dönemde,şehirdeki konumlarına bağlı olarak,başka kesimlerinde bulunan Tavşan Manastırı,Çavuş Manastırı ve Agios Minas gibi kilise ve manastırların çevresinde küçük hrıstiyan grupları varlığını sürdürdüler.Yine de nüfusun en yoğun olduğu rum yerleşkesi,Osmanlı hakimiyetinin son yıllarına kadar cemaatinin metropol kilisesinin,hayır kurumlarının ve idari yapısının toplandığı şehrin güneydoğu yakası oldu[22].
Osmanlı Selanikinde fethi takip eden bir buçuk asırlık dönemde,şehrin sosyal tabanını meydana getiren üç ana topluluğun nasıl oluştuğunu ve şehre nasıl yerleştiğini kısaca ele aldık.Nüfussal dengelerin sürekli olarak değişmesinin, şehirdeki mahalli yerleşim düzeninin 17.asır başlarına kadar sağlanamamasında etkin rolü oynadığı görülmektedir.Yine,nüfus istikrarının Selânik’te ticaretin olumlu seyretmesine,ekonomik refâhın ve sırasıyla sosyal hayatın aktifliğin hareket kazanmasına sebep olduğu açıktır.İskânın ve mahalli yerleşimin hızlanmasına yol açan etkenlerin başında yangın ve deprem gibi doğal afetler gelmektedir.Şehir,yeni göçlerle yoğurulan,nüfussal devingenliğe orantılı olarak yerleşimlerini yaratan bir organizma biçiminde gelişimini sürdürmektedir.Bir sonraki makalemizde, cemaat idarelerinin toplulukların mahalli yerleşiminde nasıl etkili olduklarını,mal ve mülk edinme haklarına getirdikleri kısıtlamalarla şehirde konutsal yayılma mevzusuna nasıl müdahil olduklarını inceleyeceğiz.

                                                                                                                     Mehmet Memet
                                                                                                                Gümülcine,22/2/2013



[1] I.Tsaras,Ioannou Anagnostou,“Diigisis peri tis telefteas aloseos tis Thessalonikis” ve “Monodia epi ti alosi tis Tessalonikis”,I.Tsaras Yayınları,Bibliothiki tis Byzantinis Thessalonikis 1,Thessaloniki 1958,ayrıca Melek Delilbaşı,Johannis Anagnostis,“Selanik’in Son Zaptı Hakkında bir Tarih”,TTK Yayınları,Ankara,1989(bundan böyle:I.Anagnostis) ¶18-19.
[2] I.Anagnostis ¶19,ayrıca I.Tsaras,To Sinodiko tis Thessalonikis kai o diadoxos tou arxiepiskopou Grigoriou”, «Makedonika»,12,1972,s.264-269.
[3] Mark Mazower, “Selanik:Hayaletler Şehri.Hrıstiyanlar,Müslümanlar ve Yahudiler(1430-1950)”,Çeviren:Gül Çağalı Güven,Yapı Kredi Yayınları.1.baskı,İstanbul,Nisan 2007,(bundan böyle Mark Mazower),s.50.
[4] I.Anagnostis,20.
[5] Sonradan Kireçköy.
[6] Mark Mazower,s.54.
[7] Henüz ciddi olarak araştırılmamış bir konu olsa da tüm Balkanlar’ın olduğu gibi Selânik’in imar ve iskânında da Evrenos ailesinin önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır.Fethi takip eden yıllarda Selanik ve çevresinde bulunan geniş arazilerin Balkanların fethine önemli katkılarda bulunan bu aileye ait vakfa verildiğini tespit ediyoruz.Ayrıca,şehir içinde İki Şerefeli Camiinin(Taksiarhon kilisesi) Gazi Evrenos Bey’in torunu Gazi Hüseyin Bey tarafından camiye tahvil edildiğini vakıf defterlerinin kayıtları sayesinde bilmekteyiz.Evrenos ailesinin Selanikteki 9 adet diğer vakfı için bak:Heath Lowry:”Evrenos ailesi ve Selanik şehri:Hamza Beğ Camii niçin ve kim tarafından yapıldı?”,Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları,İstanbul 2010,Çeviri:Kıvanç Tanrıyar.
[8] Ioannis Anagnostis,¶21.
[9] Bive:Dul,kocasız kadın.
[10] Heath Lowry,Portrait of a City:The Population and Topography of Ottoman Selanik(Thessaloniki) in the Year 1478.
[11] Ap.Vacalopoulos,“Istoria tis Thessalonikis(M.Ö.316-1983),s.211.
[12] Vikipedi:“Selaniko Sinagogu”
[13] 1519 yılında Selanik’in nüfusu 29.220 idi.Yahudi cemaatinin nüfusu 3.143 hâne ile  15.715 nefer olarak hesaplanıyor.Bu da toplam şehir nüfusunun 53,8%’lik bir oranına denk geliyordu.V.Dimitriadis, “Topographia”,s.460.
[14] Kehal:Yahudi cemaatlerine verilen isim.
[15] Yechivot:Talmud okutulan okul.
[16] Rav Ha Collel için bak,Gilles Veinstein,Thessaloniki,1850-1918”,s.50-51 ve Rena Molho,”Oi Ebraioi tis Thessalonikis(1856-1919),Mia idiaiteri koinotita”,s.58.
[17] V.Dimitriadis,Selanikte Osmanlı hakimiyeti sonuna kadar varlığını koruyacak şekilde kurulan mahallelerin oluşmasını 1620 yangınını takip eden yıkıma bağlamaktadır.Bu felaketten sonra tamamen kül olan şehir yeniden yapılanmıştır.Bu yapılanmanın en temel özelliği yazara göre şehir içinde yaşayan farklı unsurların kendi alanlarını oluşturmalaridir.Bu suretle şehirde toplulukların karışık yaşadıkları düzen son bulmuştur.V.Dimitriadis,”Topographia”,s.16-17.
[18] V.Dimitriadis,”Topographia”,s.16-17.
[19] Yunancada:Ova.
[20] V.Dimitriadis,Topografia tis Thessalonikis,s.17.
[21] 167 numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defterinde(937/1530) defterinde bu sayı 11 olarak geçmektedir.
[22] V.Dimitriadis,Topografia tis Thessalonikis,s.17.