I-Fetihten sonra Selânik’te cemaatlerin oluşması ve yerleşim
Osmanlı İmparatorluğu'nun Selânik'teki beş asırlık hakimiyeti boyunca şehrin toplumsal yapısı, bir arada yaşayan ve üç büyük dini-islam,hrıstiyanlık ve musevilik-temsil eden eşit sayıda topluluktan oluştu.Osmanlı şehirlerinin bilinen bir özelliği olan bu çok dinli ve çok kültürlü kozmopolit sosyal düzen Selânik'in bir liman kenti olması sebebiyle daha da yaygın,dışarıya açık bir renklilik kazandı.17. yüzyılın başlarından itibaren son şeklini alan ve 20. asrın ilk çeyreğine kadar kendini koruyan müslüman türk,ortodoks rum ve yahudi cemaatlerinin nüfussal ve mahalli yerleşim şeması,asırlar içinde şehirde yaşam alanı arayan ermeni, bulgar, ulah, arnavut,çingene,vs. gibi grupların katılımıyla daha da renklendi.Göç,doğal afetler ve salgın hastalıklar şehir nüfusuna doğrudan etki yapan kriterler olarak ortaya çıksalar da,sur içi şehirde gelişen ve her topluluğun mahalle sınırlarını katı çizgilerle belirleyen yerleşme yapısı büyük ölçüde aynı kaldı.
Osmanlı fethinin ilk yıllarına geri
döndüğümüzde yukarıda bahsettiğimiz çeşitlilik ve iskân düzeninden eser
yoktu.Viran bir şehrin kapılarından içeriye giren sultan II.Murad’ın ivedilikle
çözmesi gereken sorunların başında zaptettiği bu kaleyi yeniden ayağa
kaldıracak,hayata döndürecek yeterli nüfusu bulmak geliyordu.İzlediği iskân
politikasının ilk adımı gönderdiği tellallar aracılığıyla yedi yıllık Venedik idaresi
sırasında (1423-1430) maruz kaldıkları açlık,baskı ve zulüm sebebiyle şehri
terketmiş olan yerli rumları,onlara güvenceler tanıyarak geri çağırmak oldu.Bu
çağrısı önemli ölçüde karşılık buldu.Ioannis Anagnostis’in kroniğinde II.Murad’ın
daveti üzerine şehre dönen rumların sayısının,padişahın bizzat fidyelerini
ödeyerek esaretten kurtardığı soylu bizans aileleri ile birlikte 1.000 kişiyi
bulduğu belirtilmektedir[1].Ev
ve mülkleri iade edilen ortodoks hrıstiyanlar,cemaatin başı olarak göreve
getirilen başpiskopos Grigorios[2] önderliğinde
camiye tahvil edilmeyen küçük kiliselerin etrafında toplandılar ve cemiyet
hayatını organize etmeye çalıştılar.Bu gruplar, zamanla kendi iç yönetim ve
temsil mekanizmasını, hayır ve eğitim kurumlarını kurarak Osmanlı idaresi
altında geliştiren Selânik rum topluluğunun çekirdeğini oluşturdular.
1432 senesinin Temmuz ayında II.Murad
şehre geri döndüğünde,önüne geride bıraktığı viranelikten daha değişik bir
görüntü çıkmadı.Yerleşim halen,emniyetini ve ekonominin işleyişini sağlayacak,yeterli
sayıda insan gücünden yoksundu.Nüfusu arttırmak ve Selânik’in hrıstiyan bizans fizyognomisinden
kurtularak,bir Osmanlı kolonisine dönüşümünü veya Aşıkpaşazade’nin de tarihindeki
deyişiyle “putperestliğin nüfuz alanından İslam’ın nüfuz alanına”[3]
geçişini sağlamak amacıyla 1-2 günlük mesafedeki Yenice-i Vardar’dan bölgeye
daha önce yerleşmiş olan 1.000 kadar müslüman türkü sürgün ederek şehre
yerleştirdi[4].Yeni
yerleşimciler beraberlerinde getirdikleri örf ve ananeyi yaşamlarının her
boyutunda sergilediler.Bu sayede şehirde hrıstiyan-müslüman toplulukları
arasında bir nüfus dengesi sağlandı ve sosyal taban bir değişime
uğradı.Müslüman sakinlerin bir kısmı padişahın şehrin kuzeyinde kurduğu Yeniköy’e
yerleştirildiler[5].Bir
takım vergilerden muaf tutulan bu nüfusa,Selânik’e su temin eden ve Roma
imparatorluğu döneminde inşa edilen su kemerinin korunması görevi verildi[6].II.Murad
şehirdeki taşınmaz malların tahririni emretti ve müslüman kesimin ihtiyaçlarına
karşılık vermek için tüm kilise ve manastır mülklerine el koydu.Mahiyetindeki
paşalara bu mülkü dağıtarak yeni yapılar imar etmelerini buyurdu[7].Yıkık
kiliselerin malzemelerinden çifte bir hamam olan Bey Hamamını ve bugün var
olmayan bir sarayı şehrin ilk kamu yapıları olarak inşa ettirdi.Rumeli’de
osmanlı şehirlerinin kurulmasında büyük rol oynayan vakıf sistemi kullanılarak cami,medrese,tekke
ve benzeri islam eserlerinin de yapılışı bu tarihte gerçekleşti.Şehir yeniden
imar edilirken müslüman türk nüfus,birçoğu camiye tahvil edilen ihtişamlı
bizans kiliselerin çevresinde ufak yerleşimler kurdu.Böylece,şehirde hakim
unsur olarak siyasi ve askeri otoritenin sahibi Selânik türk topluluğunun
temelleri atıldı ve şehrin islamlaştırma safhasının önü tamamen açıldı.Türk
topluluğunun,Osmanlıların yeni fethettikleri topraklarda tesis ettiği idare ve
yönetim biçimi açısından bakıldığında şehirde nasıl bir rol oynadığını,adalet,eğitim,iktisat
ve dini hayatına nasıl bir yön verdiğini önümüzdeki yazılarda ayrıca ele
alacağız.
Fethi takip eden bu erken dönemde yukarıda
belirtilen şekilde şehre iskân edilen ve sayıları toplamda 2.000 kişiyi bulan
hrıstiyan ve müslüman ahali,Ioannis Anagnostis’in kroniğinde kullandığı deyimle
«anamiks»,yani karışık,iç içe yaşıyorlardı[8].Mahallelerin
henüz şekillenmediği,cemaat gruplarının şehir içinde dağınık bir şekilde yaşam
sürdüğü, 15. yüzyıl osmanlı tahrir defterlerinde açıkça görülmektedir.Aynı
kayıtlarda,şehrin her bakımdan bir geçiş döneminde olduğu sonucunu çıkarıyoruz.Selânik’te
birçok yerleşim,halen bizans dönemine ait mahalle ve yer adlarını
koruyor olsa da artık kilise çanlarının yerini ezânların,hrıstiyan yortularının
yerini Ramazan topunun almaya başladığı görülen bir gerçektir.
1478’de şehirde bir nüfus tahriri
yapıldı.Fetihten elli yıl kadar sonra düzenlenen bu tahrir, şehirde nüfus
yapılanması ve mahalli yerleşimin nasıl geliştiği konusunda bizlere önemli
bilgiler aktarmaktadır.İlk dikkati çeken nokta,müslüman ve hrıstiyan cemaatlerinin
nüfuslarının orantılı biçimde-muhtemelen yeni göçlere bağlı olarak-artış
gösterdiğidir.Diğer yandan II.Murad’ın fetihten sonra şehirde,somut hamlelerle
hedeflediği kalkınmayı ve gelişimi sağlayacak işçi gücünün halen sağlanamamış
olduğu bir gerçektir.27 ayrı cemaate ayrılan ve kümeler halinde yeni kurulan
cami ve mescidlerin çevresine yerleşen müslümanların sayısı 864 hâne ve 73
mücerred olmak üzere yaklaşık 4.320’yi buluyordu.Bunlara camilerde görev yapan
26 imamı da eklemek gerekir.Rumlar ise 994 hâne,281 bivê[9],48
mücerred ile 6.094 neferlik bir nüfusa sahiptirler.Fetihten sonra cami olmayan
ve ibadete açılan az sayıda mahalli kilisede sadece 9 rahip cemaatin din ve
eğitim yükünü üstlenmişti[10].
Şüphesiz ki, şehir nüfusunun yarım
asırlık bir süre zarfında ikibinden onbinin üzerine çıktığı,her iki cemaatin de
nüfusunun yeni göç hareketleriyle eşit orantıda arttığı 1478 tahririnden anlaşılmaktadır.Buna
rağmen göz ardı edemeyeceğimiz bir husus bulunmaktadır.O da bu artışın elli
yıllık bir sürede meydana geldiği dikkate alınırsa Selânik büyüklüğünde ve bu
denli stratejik konuma sahip bir şehrin taleplerine cevap verecek yeterlilikte olmadığıdır[11].1430
fethinden 1478’deki tahrire kadar şehir nüfusu, II.Murad ve halefi Fatih Sultan
Mehmet’in tüm çabalarına rağmen hangi nedenle ticareti hızlandıracak ve çarşı
ekonomisine hareket getirecek bir yükselme seviyesine ulaşamamıştı?Bunun birkaç
nedeni vardır.Öncelikle,şunu belirtelim ki, Selânik’in nüfusu toplu göçlere
yönelik olarak yükseliş gösterirken aynı anda şehirden imparatorluğun başka
bölgelerine nüfus sürgün edildiği bugün bir var sayımın ötesine geçmektedir.Tahrir
defterlerinde,1453 yılında İstanbul’un fethedilmesinden hemen sonra yeni
başkentin iskânı için şehre getirilen gruplar arasında Selânik yahudi cemaatinin
de adı geçmektedir.Selânik’in en eski sakinleri olan bu az sayıdaki Romanyot
yahudisi II.Mehmed tarafından şehirden alındı ve Balat mevkiine yerleştirilerek
Selaniko sinagogunu kurdular[12].Ek
olarak,15. asrın ortası, mütemadiyen yükselen bir fütuhat hareketinin
süregeldiği ve yeni fetihlerle şehirlerin taze kan ve nüfus ihtiyacının doğduğu
bir dönemdir.Bu gerekliliğin giderilmesi için Anadolu’dan Rumeli’ye göç eden
büyük kısmı dağlı Yörüklerden oluşan nüfus bir çözüm olarak ön plana
çıkmaktadır.Nitekim,Anadolu’dan gelerek Rumeli’nin çeşitli yerlerine
yerleştirilen Yörüklerin bir bölümünün de Selânik’in müslüman nüfusunun arasına
katıldığı büyük bir olasılıktır.Yine de nüfus,salgın hastalıklar,yangınlar,yeni
göçler ve savaşlar yüzünden inişli çıkışlı seyretmektedir.Şehrin daimi refâhını
ve ekonomik işleyişini düzenli kılacak yerli nüfusun oluşmasının önü buna
benzer etkenlerle sürekli olarak sekteye uğramaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz üzere 1453
fethinin ardından İstanbul’da gerçekleştirilen tahrir Selânik yahudi cemaatinin
toplu olarak şehre yerleştirildiğini ortaya koymaktadır.Bu nedenledir ki,1478
tahrir defterinde antik çağlardan beri şehrin yerli ahalisi olduklarını
bildiğimiz romanyot yahudilerinin ismi zikredilmemektedir.Fatih Sultan Mehmed’in
kararı ile 1453-1478 yılları arasında Selânikte son bulduğu anlaşılan yahudi
varlığı,1492 yılında beklenmedik bir şekilde yeniden ortaya çıktı.Katolik hrıstiyanların
hakim olduğu İspanya’dan kovulan Sefarad kökenli yahudiler,II.Bayezid’in
çağrısı üzerine Osmanlı İmparatorluğuna sığındılar.Kuzey Afrika ve İspanya’dan
gemilerle Osmanlı şehirlerine yönelen bu göç dalgasının büyük bölümünün son varış
noktası Selânik şehri oldu.Yahudilerin göçü şehrin demografik,sosyal ve
ekonomik yaşamını kökten etkilediği gibi şehrin nüfus tablosuna da üçüncü ve
belki de en önemli diyebileceğimiz unsuru kattı.Selânik’e yahudi göçü, sadece
1492 senesiyle sınırlı kalmadı.Avrupa’da hüküm süren Engizisyonun hışmından
kaçan değişik kökenli yahudiler tüm 16. asır boyunca İtalya ve orta Avrupa
ülkelerinden “Balkanların Kudüsü” adını verdikleri Selânik’e akın ettiler.1519’a
gelindiğinde şehir nüfusu kısa bir sürede hızla büyümüş ve üçe katlanarak 29.220’yi
bulmuştu[13].Şehre
verilen ünvanı teyit edercesine bunların yarısından fazlası ise yahudiydi.Maharetleri
ve ticaretteki üstünlükleriyle yahudilerin göçü şehrin gelişmesine ve her
alanda büyümesine de ivme kazandırdı.Her birisi kendi örf ve adetine sahip olan
yahudi kahalleri[14],sinagog
ve yechivotlar[15]
kurarak örgütlendiler.İlk başlarda hahamların dini buyrukları cemaat yaşamının
nizami olarak kurulmasında önemli rol oynadı.Buna rağmen her kahal’in idaresi
din adamlarının ve halk temsilcilerinin meydana getirdiği karma bir heyetin sorumluluğu
altındaydı.17. asır ortalarında dini mertebe cemaat işlerinin yegâne temsilcisi
haline geldi.Böylece tüm muhtelif cemaatlerin yönetiminden sorumlu bir
başhahamın yönettiği ve daha iki-üç hahamın yer aldığı bir üst kurul olarak Rav
Ha Collel kuruldu ve cemaat işlerini yürüttü[16].
Sefarad’ların şehre göç etmesinden sonra Osmanlı
Selânik’inin üç ana topluluğu olan müslüman,hrıstiyan ve yahudiler, yaşam
alanları daha kısıtlı,sınırları belli olacak şekilde oluşturmaya başladılar.Buna
rağmen konutsal yapılanmanın önü sık sık meydana gelen yangın ve deprem gibi
afetlerle kesiliyordu.Bu yangıların en tahripkâr olanlarından bir tanesi 1620
yılında meydana geldi.Şehrin tamamen kül olmasına neden olan bu yangının
sonrasında ortaya çıkan salgın hastalıklar ve ağır vergilerin yükü yüzünden
nüfusun çoğunluğunu teşkil eden yahudilerin büyük kısmı kaleyi terketti.Nüfusun
şehri terketmesi sırasıyla yükselişteki ticaretin durmasına ve şehrin imar ve
bakımının gecikmesine yol açtı.Bu geçiş sürecinin ardından şehirde her cemaat
dışı yabancı unsurların yer almadığı bir mahalli yapılanmanın içinde
buldu.Sınırları net biçimde çizilmiş ve sadece aynı din ve cemaate mensup
kişilerin ikamet ettiği mahalleler kuruldu[17].
Müslüman türkler “Bayır” olarak bilinen ve şehrin kuzeyinde yer alan dik yamaçta
kendi evlerini inşa ettiler.Az sayıda hrıstiyan nüfus burayı terkederken,aynı
kısımda yer alan boş alanlarda yeni türk mahalleleri kuruldu.Vardar caddesinin
kuzeyinde yer alan türk mahallelerinin haricinde caddenin güneyinde bulunan tek
türk yerleşimi Akçe Mescid camiinin çevresinde toplanan nüfus oldu(bugünkü
Navarinu caddesi).20.asır başlarına kadar türk mahallelerinin yer aldığı bu
yerleşim düzeni hiç değişmedi.Bağ ve bahçelerle çevrilmiş,iki katlı kâgir türk
evlerinin şahnişinli sofalarında bulunan pencereler denize doğru açılmaktaydı.Yüksek
minareleri ile cami olan geniş kubbeli bizans kiliseleri ve hemen yanlarında
selvi ağaçlarının gölgesinde mezar taşları ve türbeler.Selânik’te türk topluluk
hayatı bir karakter kazanmış ve kendi yaşam alanını şüpheye yer bırakmayacak
şekilde belirlemişti[18].
Sırasıyla rum ve yahudi cemaatleri şehrin
güneydeki deniz surlarından Vardar caddesine ve limandan Kelemerye kapısına
kadar uzanan ve “Kampos”[19]
olarak bilinen düzlüğe kendi mahallelerini kurdular.
Yahudi mahalleleri sel yataklarının
taşıdığı pisliklerin biriktiği sur dibinde,sağlıksız ve kötü kokuların hakim
olduğu bir yere kuruldu.Öyle ki,1591’de şehrin sokaklarını gezen Venedikli
Gabrielle Cavazza şunları yazıyordu:“Daha sonra başında rum ortodoks
rahibelerinin olduğu bir manastırın bulunduğu yahudi mahallesine gittik.Bu yol
oldukça pis.Bunun sebebi bu halkın burada yaşıyor olmasının yanında aynı
zamanda şehrin tüm pisliklerinin aktığı en aşağıdaki noktası olması”.Yüksek
nüfusa sahip musevi cemaati hijyenden uzak koşullarda,küçük odalara sıkışmış
7-8 kişilik gruplar halinde yaşıyordu.Çarşı’ya yakın kesimlere de yerleşen cemaatin
Vardar caddesinin kuzeyindeki tek yerleşim bölgesi Roğos mahallesi idi.Ticaretle
uğraşan yahudiler çarşının doğusunda,depo,dükkan ve atölyelerin arasında yaşamlarını
sürdürüyorlardı[20].
Kelemerye kapısından Kamara’ya(Galerius
zafer takı) uzanan ve eski hipodromun bulunduğu şehrin güneydoğu
yakası,ortodoks rum topluluğunun mahallelerini inşa ettiği bölge
oldu.Hrıstiyanlar burada oniki kadar mahalle kurdular[21].Her
nüfus biriminin aynı bölgeye yoğunlaştığı bu dönemde,şehirdeki konumlarına
bağlı olarak,başka kesimlerinde bulunan Tavşan Manastırı,Çavuş Manastırı ve
Agios Minas gibi kilise ve manastırların çevresinde küçük hrıstiyan grupları varlığını
sürdürdüler.Yine de nüfusun en yoğun olduğu rum yerleşkesi,Osmanlı
hakimiyetinin son yıllarına kadar cemaatinin metropol kilisesinin,hayır
kurumlarının ve idari yapısının toplandığı şehrin güneydoğu yakası oldu[22].
Osmanlı Selanikinde fethi takip eden bir
buçuk asırlık dönemde,şehrin sosyal tabanını meydana getiren üç ana topluluğun
nasıl oluştuğunu ve şehre nasıl yerleştiğini kısaca ele aldık.Nüfussal
dengelerin sürekli olarak değişmesinin, şehirdeki mahalli yerleşim düzeninin
17.asır başlarına kadar sağlanamamasında etkin rolü oynadığı görülmektedir.Yine,nüfus
istikrarının Selânik’te ticaretin olumlu seyretmesine,ekonomik refâhın ve sırasıyla
sosyal hayatın aktifliğin hareket kazanmasına sebep olduğu açıktır.İskânın ve
mahalli yerleşimin hızlanmasına yol açan etkenlerin başında yangın ve deprem
gibi doğal afetler gelmektedir.Şehir,yeni göçlerle yoğurulan,nüfussal devingenliğe
orantılı olarak yerleşimlerini yaratan bir organizma biçiminde gelişimini
sürdürmektedir.Bir sonraki makalemizde, cemaat idarelerinin toplulukların
mahalli yerleşiminde nasıl etkili olduklarını,mal ve mülk edinme haklarına
getirdikleri kısıtlamalarla şehirde konutsal yayılma mevzusuna nasıl müdahil
olduklarını inceleyeceğiz.
Mehmet Memet
Gümülcine,22/2/2013
[1] I.Tsaras,Ioannou Anagnostou,“Diigisis peri
tis telefteas aloseos tis Thessalonikis” ve “Monodia epi ti alosi tis
Tessalonikis”,I.Tsaras Yayınları,Bibliothiki tis Byzantinis Thessalonikis
1,Thessaloniki 1958,ayrıca Melek Delilbaşı,Johannis Anagnostis,“Selanik’in Son
Zaptı Hakkında bir Tarih”,TTK Yayınları,Ankara,1989(bundan böyle:I.Anagnostis) ¶18-19.
[2] I.Anagnostis ¶19,ayrıca
I.Tsaras,“To Sinodiko tis Thessalonikis kai o diadoxos tou arxiepiskopou Grigoriou”, «Makedonika»,12,1972,s.264-269.
[3] Mark Mazower, “Selanik:Hayaletler
Şehri.Hrıstiyanlar,Müslümanlar ve Yahudiler(1430-1950)”,Çeviren:Gül Çağalı
Güven,Yapı Kredi Yayınları.1.baskı,İstanbul,Nisan 2007,(bundan böyle Mark Mazower),s.50.
[4] I.Anagnostis, ¶20.
[5] Sonradan Kireçköy.
[6] Mark Mazower,s.54.
[7] Henüz ciddi
olarak araştırılmamış bir konu olsa da tüm Balkanlar’ın olduğu gibi Selânik’in imar ve
iskânında da Evrenos ailesinin önemli rol oynadığı
anlaşılmaktadır.Fethi takip eden yıllarda Selanik ve çevresinde bulunan geniş
arazilerin Balkanların fethine önemli katkılarda bulunan bu aileye ait vakfa
verildiğini tespit ediyoruz.Ayrıca,şehir içinde İki Şerefeli
Camiinin(Taksiarhon kilisesi) Gazi Evrenos Bey’in torunu Gazi Hüseyin Bey
tarafından camiye tahvil edildiğini vakıf defterlerinin kayıtları sayesinde
bilmekteyiz.Evrenos ailesinin Selanikteki 9 adet diğer vakfı için bak:Heath
Lowry:”Evrenos ailesi ve Selanik şehri:Hamza Beğ Camii niçin ve kim tarafından
yapıldı?”,Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları,İstanbul 2010,Çeviri:Kıvanç
Tanrıyar.
[8] Ioannis Anagnostis,¶21.
[9] Bive:Dul,kocasız kadın.
[10] Heath Lowry,Portrait of a City:The
Population and Topography of Ottoman Selanik(Thessaloniki) in the Year 1478.
[11] Ap.Vacalopoulos,“Istoria tis Thessalonikis(M.Ö.316-1983)”,s.211.
[12] Vikipedi:“Selaniko Sinagogu”
[13] 1519 yılında Selanik’in nüfusu
29.220 idi.Yahudi cemaatinin nüfusu 3.143 hâne ile 15.715 nefer olarak hesaplanıyor.Bu da toplam
şehir nüfusunun 53,8%’lik bir oranına denk geliyordu.V.Dimitriadis, “Topographia”,s.460.
[14] Kehal:Yahudi cemaatlerine verilen
isim.
[15] Yechivot:Talmud okutulan okul.
[16] Rav Ha Collel için bak,Gilles
Veinstein,”Thessaloniki,1850-1918”,s.50-51 ve Rena
Molho,”Oi Ebraioi tis Thessalonikis(1856-1919),Mia idiaiteri koinotita”,s.58.
[17] V.Dimitriadis,Selanikte Osmanlı
hakimiyeti sonuna kadar varlığını koruyacak şekilde kurulan mahallelerin
oluşmasını 1620 yangınını takip eden yıkıma bağlamaktadır.Bu felaketten sonra
tamamen kül olan şehir yeniden yapılanmıştır.Bu yapılanmanın en temel özelliği
yazara göre şehir içinde yaşayan farklı unsurların kendi alanlarını oluşturmalaridir.Bu
suretle şehirde toplulukların karışık yaşadıkları düzen son bulmuştur.V.Dimitriadis,”Topographia”,s.16-17.
[18] V.Dimitriadis,”Topographia”,s.16-17.
[19] Yunanca’da:Ova.
[20] V.Dimitriadis,Topografia tis Thessalonikis,s.17.
[21] 167 numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-İli Defterinde(937/1530) defterinde
bu sayı 11 olarak geçmektedir.
[22] V.Dimitriadis,Topografia tis Thessalonikis,s.17.