II-Selânik cemaatlerinin mahalli yerleşim ve genişleme metodları olarak hazaka ve icar 

Osmanlı Selânikinde cemaatler konusuna giriş denemesinin ilk bölümünde şehrin fethedildiği 1430 senesini takip eden yıllarda Osmanlıların büyük stratejik önem atfettikleri bu liman kentini nasıl nüfuslandırdıklarını ve o dönemde intra muros [1] alana kısıtlı şehirde müslüman-türk,ortodoks hrıstiyan-rum ve 15. asır sonundan itibaren yahudilerin kendi mahallelerini hangi bölgelere kurdukları konusunu ele aldık [2]. Osmanlı hakimiyeti boyunca şehir toplumunun temel unsurlarını oluşturan bu toplulukların iç teşkilatı ve cemaat hayatına yön veren hayır kurumlarını ele almadan önce mahalli yerleşkelerin oluşması ve genişlemesi aşamalarında uyguladıkları iki iskân metodundan bahsetmemiz gerekir. İlk başlarda nüfus yoğunluğunun belirlediği ibadethane sayısı ve bu mabetlerin çevresinde oluşmaya başlayan mahallelerin etnik ve dini açıdan homojen popülasyona sahip yapısını koruması cemaatlerin önemle üzerinde durduğu ve bu yönde politikalar geliştirdiği bir husus oldu.Bu doğrultuda cemaat önderleri dini buyruklar vastasıyla özellikle konut piyasasını şekillendiren bazı müdahelelerde bulundular. Bu müdaheleler sayesinde, topluluklar, şehir içindeki yaşam alanlarını hızla genişletmiş,bunun mümkün olmadığı mertebede var olan yerleşimlerini korumayı başarmışlardır.Mahalli yerleşim ve genişleme usullerinin din gibi bir müessesenin kontrolü ve denetimi altında olması ilerleyen tetkiklerimizde dinin cemaat oluşumlarının yapılandırılmasında,eğitim,adalet,hayır işleri gibi alanlardan sorumlu kurumlarının işleyişinde üstlendiği rolü anlamamız açısından da yararlı olacaktır. 
1492 yılının Ağustos ayında [3] İspanya’dan kovulan Yahudiler, Sultan II.Bayezid’in çağrısı üzerine Osmanlı İmparatorluğuna göç etmeye başladılar.Gemilerle İstanbul,Edirne ve Bursa gibi osmanlı şehirlerine yönelen göç dalgalarının önemli bir kısmı da Selânik’e geldi.Kaynaklara göre osmanlı fethinden önce az sayıda Romanyot yahudisi Selânikteki yerleşimleri olan ve limana yakın bir bölgede bulunan Ez-Haim [4] mahallesinde yaşıyordu.Şehrin yeni sakinlerinin ilk yerleştikleri bölge burası oldu.Yahudi grupları bu kesimden başlayarak kuzey ve kuzey-doğu istikametinde,geniş ve metruk bir arazi olan ve Kampos(ova) olarak tasvir edilen düzlüğe doğru yayıldılar.Yahudi kahalleri [5] Avrupa'nın değişik kesimlerinden gelmişlerdi ve her birinin arasında kültür,örf ve anane farklılıkları hiç de küçümsenecek ölçüde değildi.Sefarad olarak bilinen İspanya yahudileri ve Orta Avrupa’dan göç eden Aşkenaz yahudileri iki ana grubu oluşturmakla beraber iki farklı dili,ladino ve yidişi kullanıyorlardı.Yahudi gruplarının arasındaki tek farklılık dilden ibaret değildi.Her birinin arasında ekonomik bakımdan da ciddi eşitsizlikler mevcuttu. Sonuç olarak,cemaat adına muhtelif her grubun, topluluğun bütünlüğünü parçalamayacak şekilde ve kahallar arasında varlık ve zenginlikte orantısız bir adaletsizlik yaratmaksızın yerleşimini temin etme sorunu ortaya çıktı. Yahudi iskanının,serbest kurallarla işleyen bir gayrımenkul piyasası koşuluyla gerçekleşmesinin yol açaçağı sonuçlar hahamlar trafından idrak edilmiş olacak ki,konut alım-satımına bazı kısıtlamalar getirildi. Konut sahibi olmanın serbest koşullar altında varlıklı yahudileri büyük mülk sahibi yapacağı ve fakir yahudi takımını yerleşim dışı bırakarak parçalanmaya iteceği açıktı. Farklılık ve eşitsizliklerin sarsmayacağı bir temel yapı oluşturma çabasındaki cemaat için böyle bir ayrışma ciddi tehditlere gebeydi.Ayrıca, osmanlı devletine karşı vergi mükellefiyeti bulunan cemaatin içinde dengesiz bir gelir dağılımının sırasıyla adil olmayan vergi yüklerine yol olacağı öngörüldü. Cemaatin hayır işleri ve kurumları,fakirlerin beslenmesi ve iaşesi gibi sorunlar için gerekli olan parayı tasarruf etmek cemaat idaresinin, yani dini mertebenin mükellef olduğu bir görevdi.Bir kısım zengin yahudinin topluluğun devlete karşı olan vergi yükünü üstlenmesi,hahamların hayır işleri ve cemaatin diğer masrafları için ihtiyaç duyduğu parayı toplamalarını ve tahsil etmelerini de güç hale getiriyordu. 
 Hahamlar cemaat hayatının örgütlenmesi ve yönetiminde önemli rol oynadılar.Ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren gerçekleşen eğitim reformu sonucunda cemaat işlerindeki hakimiyetleri zemin kaybetti.Selânikte Osmanlı döneminin son başhahamı Jakob Meyr.

Bu sorunlara istinaden, 15. asrın sonlarından itibaren hahamlar yayınladıkları bir dizi askamot [6] ile konut piyasasında bazı uygulamaları devreye soktular. Hazaka, eski çağlardan beri kullanılan bir metodtu ve yeniden yürürlüğe koyuldu.Bu uygulamaya göre eğer yahudi olmayan bir kişinin(müslüman veya hrıstiyan) gayrımenkulu bir yahudi tarafından kiralanıyorsa başka bir yahudinin bunu kiralaması yasaklanıyordu. 1494’de yayımlanan ilk askama ile yürürlüğe giren bu uygulamanın başlıca amacı şüphesiz ilk safhada yahudilerin şehir içerisinde olabildiğince fazla yapıya yerleşmelerini sağlamaktı. Böylece coğrafi genişleme hızlandırılmış oluyordu.Diğer yandan bu düzenleme varlıklı yahudilerin elinde sayıca fazla konut veya dükkanın toplanmasını önleyecek nitelikte değildi. Bunun üzerine nakit birkimi yüksek olan yahudilerin hızla müslüman türklerin gayrımenkullerini satın almaya başladıkları ikinci safhada hahamlar bu kez yeni bir düzenleme ile her yahudinin bir ev ve bir dükkandan fazla taşınmaz mala sahip olmasını yasakladılar.Katı bir kural olduğu tartışılmaz olan bu düzenlemenin uygulamada ne gibi sorunlar yaşadığı ve ne derece uygulandığı bilinmez. 1512’de bir müslümanın evini kiralayan bir yahudinin yerini başka bir yahudinin alması çok güçtü. Eğer buna muvaffak olmak isterse öncesinde o evin kiracısı konumunda olan başka bir yahudiye tazminat ödeme yükümlülüğü bulunuyordu.Bu tip bir düzenleme zengin yahudilerin fazla konut edinme veya kiralama tehlikesini ortadan kaldırmayı hedeflese de pratikte pek de başarılı değildi.Çünkü kiracı yahudiye istediği miktarda parayı veren varlıklı bir yahudi evi anında kiralayabiliyordu.Bu olasılık karşısında 1520’de yeni kiracı tazminat ödemeye dahi razı olsa kiraladığı bir müslümanın evinden bir yahudiyi çıkarmak imkansız hale getirildi. Hahamlar,cemaat hayatını yönlendiren buyrukları ile adaletli bir yerleşim sisteminin önünü açmayı hedefliyorlardı [7].
Yukarıda belirttiğimiz hazaka usulunun yaygın biçimde uygulanması ile 15. asır sonu ve 16. asır başlarında Selanik gayrımenkul piyasasına yaptıkları müdahelelerle arz-talep dengesini kontrol altında tutmaya çalışan hahamlar kahallerin bütünlüğünü koruyarak,yahudiler arasında eşit olmayan bir mülk ve gelir dağılımını önlemek ve cemaat üyelerinin dengeli biçimde taşınmaz mal edinerek şehir içinde dağılmadan geniş bir alana yayılmalarını sağladılar.Haham buyrukları ile uygulanan hazaka yöntemi kurulmaya başlayan sinagoglar etrafında ortak özellik ve dini yapıya sahip,çoğunlukla aynı bölgeden göç etmiş yahudi cemaatlerinin örgütlenmesini sağladı.Doğuya doğru genişleyen yahudi iskânı,şehrin güneydoğu kesiminde yer alan hrıstiyan mahallelerinin eteklerine vardığında ancak papazların ve ortodoks cemaatinin aldığı bazı karşı önlemler sayesinde durdurulabildi.16. yüzyılın sonlarında Vardar kapısından eski hipodroma,Vardar caddesinden [8] güneydeki sahil surlarına kadar uzanan 12 yahudi mahallesinde her dalda asr-ı saadeti yaşayan bir Selânik yahudi topluluğu bulunuyordu. Yahudi yerleşimi yaklaşık bir asır gibi bir zaman diliminde imparatorluk hayatı boyunca sınırlarını koruyacak bir iskân yapısı oluşturdu ve ancak 19.asır sonlarında yeni ihtiyaçlar ışığında kurulacak olan yeni bir düzen kale dışında inşa edilen banliyölere yahudi nüfusunun yerleşmesine olanak sağlayacaktı. 
Yahudi iskânının nüfus alanını genişletmek için kullandığı metodlar cemaate ait taşınmaz malın değerlendirilmesi açısından çok kişisel mülk edinimine getirilen kısıtlamalar açısından değerlendirildi. Yahudilerin nüfusunun kısa bir zaman zarfında şehir nüfusunun yarısından fazlasını teşkil edecek kadar artması ve genişçe bir alana yayılmaları diğer cemaatleri kendi nüfus alanlarını korumak adına karşı önlemler almaya itti.II.Murad şehri fethettikten iki yıl sonra [9] kamulaştırdığı şahsi mülk ve kilise ve manastır taşınmazlarını kumandanlarına ve şehre yerleşen müslüman nüfusa dağıtmıştı.Bunun yanı sıra,birçok mülk yeni kurulan cami ve tekke gibi kurumlara vakıf olarak tahsis edilmişti.Özellikle şehir dışında geniş ve verimli araziler tekke ve zaviyelerin mülkü olarak kayıt altına alındı.Bu gibi geniş arazilerin ve kale içerisinde bulunan metruk alanların mülk sahibi kurumlar tarafından müslüman ahaliye belirli bir bedel karşılığında kiralanmış olması muhtemeldir.Kesin olan bir husus vardır.Müslüman topluluk için konut ihtiyacı hasıl olduğunda kurumlar tarafından icar sistemi uygulanmıştır.Nedir icar?Gerek sözlükteki anlamı gerekse gerçekte taşıdığı anlamla kiralama manasına gelmektedir.Peki burada ne gibi bir kiralama söz konusudur ve ne gibi bir amaç güdülmektedir?Kısa bir örnekle açıklayalım.93 Haribini [10] takip eden süreçte Bosna’dan gelen müslüman göç kafileleri şehrin kuzey-batı surlarının dibinde bulunan ve Selânik Mevlevihanesi vakfına ait 100 dönümlük taşlık,sarp bir araziye yerleştirildiler.Burada vakfın izniyle onlara evlerini inşa etmeleri için izni verildi.Bu suretle tekke arazinin üst mülkiyetini elinde bulundururken mültecilere evin süresiz kullanım hakkı verildi.Böylelikle göçmenlerin iskan sorunu çözülmüş oluyor aynı zamanda da şehir bünyesinde yeni bir müslüman mahallesi oluşturulmuş oluyordu. 
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında oluşan Bosnalı müslüman göç dalgaları Selanik'e geldiler.Göçmenlere evlerini inşa etmeleri için surların kuzeybatı yakasında bulunan ve Selanik Mevlevihanesine ait 100 dönümlük kayalık,sarp arazi verildi.

Benzer bir uygulama kale içinde,kilise ve manastırların çevresinde yer alan ortodoks hrıstiyan cemaate ait boş alanlarda uygulandı.Manastırların fetihten sonra şehir içinde ve dışında mülk sahibi oldukları 1446 senesine ait bir beraattla sabittir. Bu tarihte Fatih Sultan Mehmed Vlatadon manastırına [11] ait olan taşınmaz mülkün yerine keşişlere eşit miktarda mülk iade etmektedir [12].Aynı mülk 1488 yılında II.Bayezid’e ait bir fermanda teyit edilmektedir.Bu ve diğer bölgelerdeki gayrımenkuller kilise ve rum cemaati tarafından evsiz kişilere konut inşa etmeleri adına verildi.Kilise arsanın mülkiyetini elinde tutmaya devam ederken evin yeni sahibi belirlenen yıllık bir kira miktarını kuruma ödüyordu.Bu şekilde kilise hem gelir elde etmiş hem de kilisenin etrafında ortodoks bir enoria [13] oluşturmuş oluyordu [14]
Selânik,Osmanlı fethini takip eden yıllarda müslüman,hrıstiyan ve yahudi cemaatlerinin yaşam alanlarını belirledikleri ve sınırları ilerleyen asırlarda net biçimde çizilmiş şekilde önümüze çıkan bir iskan planlamasının uygulandığı alan oldu.Cemaatlerin dini idarelerinin yukarıda bahsedilen yollarla yönlendirdiği bu iskan politikası sonucunda topluluklar şehir bünyesinde dağılmaya ve bölünmeye yol açmayacak şekilde cemaat nüfuslarını topluca yaşadıkları mahallelere yerleştirmeyi ve bu mevcudiyeti genişletmeyi başardılar.

 Memet Mehmet 
Gümülcine,13/7/2013 

[1] Sur içi.
[2] “I-Fetihten sonra Selânik’te cemaatlerin oluşması ve yerleşim”.
[3] 31 Mart 1492’de Aragon kralı II.Ferdinand ve Kastilya kraliçesi İsabella tarafından imzalanan El Hamra Kararnamesi İspanya’da yaşayan Yahudilere ülkeyi terketmeleri için 31 Temmuza kadar süre tanımıştır.Ferman gereğince kovulan yahudilere yanlarında her hangi bir ziynet eşyası,altın veya para almaları yasaklandı. 
[4] Ets-ha-Haim ve Ets-ha-Daath sinagogları deniz suruna yakın bir kısımda kurulmuş olan ve fetihten önceki yahudi yerleşiminin bulunduğu mahallelerdi.1492’de Selanike ilk yerleşen yahudilerin burada yaşayan az sayıda Romanyot yahudisin bulmuş olmaları muhtemeldir.Topographia,s.154-155. 
[5] Yahudi cemaat grupları. 
[6] Fetva olarak nitelendirebileceğimiz,yalnızca dini olmayan konular üzerinde beyan edilen haham karar ve yorumları. 
[7] Ta mistiria tis Thessalonikis,s.56-59 
[8] Yahudi yerleşimi 17.asırda Vardar caddesinin kuzeyine de yayıldı.17.yüzyılın ortalarında Vardar caddesinin kuzeyinde Roğos mahallesi geçmektedir.Topographia,s.159 
[9] Temmuz 1432’de şehre geri dönen II.Murad kilise ve manastır mülklerine ve gelirlerine el koyarak caimye tahvil edilmek üzere birçok yapıyı ve çevresindeki arazileri mahalleler kurmak üzere kumandanlarına ve müslüman ahaliye dağıttı,I.Anagnostis ¶20. 
[10] 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı. 
[11] Çavuş Manastırı. 
[12] Topographia,s.37,267. 
[13] Bir kilise etrafında toplanan rum cemaati. 
[14] Ta mistiria tis Thessalonikis,s.56-59.